Ben safımı seçtim. Ya siz? Ş. E. Süleymanoğlu sordu.
Gerçek nedir biliyor musun…?

Kanunlarla vuruldu dilimize kilit. Cahilleştik, Fakirleştik, Tembelleştik…
Sahip Olduklarımıza yabancılaştık.
Kendimizi unuttuk, aslımızı unuttuk, kim olduğumuzu unuttuk… Benliğimizi unutturdular
Kısacası bizi biz yapan değerlerimizi unuttuk.
Entegre ettiler bizi dünyaya. Avrupalılaştık…
Önce başımızı, sonra kalbimizi, en sonunda da kapımızı açtık. Bizi kendilerine benzetmek isteyenlere… Sonrası da çorap söküğü gibi geldi zaten…Biliyorsunuz.
Açıla açıla kapanmayacak yaralar açtılar bize.
Ne sesimizi duyura bildik, nede içimize sindire bildik…
Tanrı uludur, haydi namaza diye çağırdılar bizi Camiye.
Kurdukları tiyatrolarda izlettiler bize yapmak istediklerini. Anlamadık, Alkış tuttuk. Zor olsa da alışıp yuttuk.
İstiklal marşını yazdık sürgünle mükafat landık…
Çünkü or da bir köy vardı uzak ta, o köydü bizim olmasını istedikleri köy… Görmesek te, bilmesek te, o köy içindi her şey. Üstelik
Bin can feda bir tek dostuma dedirtirlerdi, Fakat biz karıncayı bile incitemez dik…
Dua için gittiğimiz dedelerimizin Mezar taşlarına yazmışlar kaderimizi, fakat ne yazdığını okuyamıyorduk. Çünkü yazımız başkaydı, kaderimiz ise aynı…
Film ve dizilerde biçiyorlardı bize rolümüzü.
İçip içip camdan kadına ve kıza laf atan cemil olmamızı. Apartmanda dedikodu yapan sabri olmamızı istediler. Beyinlerimizi istila ettiler.
Herkesi birbirine düşüren kapıcı cafer olmamızı istiyorlardı.
Artık Bize bizimkiler diyorlardı.
Ne mutlu ki türk tün ve varlığın artık sana emanetti.
Hakimiyeti kayıtsız şartsız sana vermişlerdi ve sen artık özgür dün.
Sonra (dolar) dediler bize… Zaman dolar, Süre dolar, Amerikan dolar…
Hayat ağacının yalan rüzgarıyla geldi bütün herşey.
Luiz alberto, manisabel ve izabellalar sardı dört bir yanımızı…
Mis gibi hayallerimiz vardı, hepside kursağımızda kalırdı.
Bize birde oyuncak lazımdı… 30 sene boyunca oyalanacağımız ama sıkıldığımız da bile kurtulamayacağımız.
Oyuncağın adı pkk idi. Bize haince saldırıp şehit ederdi. Onlar bize saldırıp kaçardı, bizde ayıp olmasın diye bomboş dağları bombalayıp, operasyon yapardık taşlara.
Sonra da olanları televizyondan izler, gelen şehit haberlerini 2 günde sindirirdik. Artık bağışıklık yapardı ve normal karşılardık.
O çok kıymetli üniversitelerin kapısında başımızdan çekip alınıyordu bez parçası aklımız…
Bahçıvanlık yapan Cumhurbaşkanlarımız vardı, her şeye sessiz kalırlardı.
Magazin programlarından gülümseyip bizlere, sempatik olmaya çalışırlardı…
Yep yeni trendlerimiz ve çok renkli bir hayatımız vardı.
İzlediğimiz bir sürü tv kanalı ve okuduğumuz bir çok gazete.
Üstelik hayallerimizi 30 kupona satarlardı bize.
Arada ne oluyor bize desek ya irtica hortlardı yada enflasyon canavarı gelip bizi yutardı…
Hakikat 5 vakit girip çıkarken kulağımıza, birileri bize yüksek faizle geleceğimizi satardı…
Artık koyun gibi uysal başbakanlarımız vardı yanakları okşanan… Hatta kameralar önünde yanağından makas alınan.
Sanatçılarımız da çok cesurdu…
Arabaya binerken ve inerken.
Yada sahnede dans ederken.
Mahrem yerlerini söylediği şarkıdan daha çok görür ve takip ederdik.
Sonra sokakta onlara benzeyenler çıkardı karşımıza ve hayret ederdik.
Rüyamızda göremediklerimizi görüyor ve sürekli televoleler de frikikler çekiyorduk.
Bu rüyadan uyanmak istediğimiz zaman, hemen demokrasilerle ödüllendirilir ve üzerine imf gelip babasının hayrına bize para verirdi. Tabi biz bu parayı hiç göremez ve nereye gittiğini bilemezdik…
Ama yinede çok mutluyduk ve çok güzeldi rüyamız.
Hatta, Allah’ım bitmesin bitmesin bu rüya diye şarkısını bile yapmıştık…
Tam tamına 90 yıllık bir uykudaydık ve bir yiğit tarafından uyandırıldık.
O yüzden bir çoğumuz uyku sersemliği ile ne olduğunu anlamaya çalışıp, bütün bu yaşananların bize ve ülkemize ne kattığını sormaya başladı…
Önümüz de yürüyen yiğit bize yeniden kim olduğumuzu hatırlattı. Bizi oyalayan oyuncaklarımızı bir kenara bırakıp barış türküleri söylemeye başladık. Fakat buda içimiz de, bizim gibi görünenleri çok ürkütüyor ve korkutuyordu Ya Barış gelirse diye.
Düşman bildiklerimiz dost, dost bildiklerimiz düşmana dönüşüyordu. Kahraman bildiklerimiz hain, hain bildiklerimiz kahraman oluyordu… Her şey üst üste geliyordu.
Rüyamızda göremediklerimizi gerçekte görmeye başlamıştık, ama alışamamıştık… Yalan sanıyorduk çünkü yalanlara alışmıştık. Yalanlarla yazılan bir tarih yaşamıştık bize kurdukları yalan dünyada.
Şimdi uyandık ve dirildik. Çok şükür kendimize geldik.!
100 Yıllığına verdiğimiz ara bitti. Şimdi bıraktığımız yerden gerçekleri yaşamaya ve yaşatmaya devam ediyoruz. Mazlumlara umut, zalimlere korku vermeye devam ediyoruz. Başımız da büyük komutan ve ardında kutlu olarak biz,
Varlığımızı yeniden Allah’a bağlı kılmak ve hakimiyetimizi kayıtsız şartız Allah’a bırakmak için, bekliyoruz.Bu süreçte herkes safını belirlemeli.Ben safımı seçtim, ya siz…?
Şamil Efrahim Süleymanoğlu
Sosyal Medya Tespitleri / Analizler