Firavun ve Hz. Musa – İnsanlar en büyük sınavını veriyor.
Dünya büyük bir kaos yaşıyor ve insanlık, tarihinin en büyük samimiyet sınavını veriyor.

- iki lokma ekmek bulamadığı için
- Bir tarafta hayatını kaybeden masum insanlar.
- diğer tarafta onları sömüren ve obezite ile mücadele etmek zorunda kalan koca göbekli bedenler.
- Bir taraf aç ve susuz!
- diğer taraf tok ama mutsuz.!
Kısacası insanlık sahip olduğu değerleri sırf daha medeni olmak uğruna terk etti ve şimdi büyük bir travma yaşıyor… Tıpkı denizin ortasında fırtınaya yakalanmış sandal gibi çaresiz.
- Ne yapacağını ve ne yöne kürek çekeceğini bilmiyor.
- Rüzgara teslim olsa sürüklenecek.
- Akıntıya karşı kürek çekse devrilecek.
Sahi beklenen kurtarıcı ne zaman gelecek.?
Birde insanların kendine olmayan güvensizliğini başkalarına yükleme çabası ve yaşananlardan hala bir birini sorumlu tutuyor olması.
Tamda bütün gerçeklik burada perdeleniyor sanki.
İnsanlar yüzleşmekten korkuyor, hesap vermekten çekiniyor.
Birde Allah’ın soracağı hesabı düşünecek olursak, vay halimize!
Aklıma ne geliyor biliyor musunuz?
- Tarih boyunca zalimlerden korkup onlara boyun eğenlerin yaptığı akılsızlıklar.
- İradeli davranan insanları yollarından çevirmek için gösterdikleri çabayı, zalimlere karşı göstermemeleri.
Son yıllarda yaşadığımız olaylar ile benzerlik gösteren bir örnek vereceğim sizlere.
Üstelik bu örnek, Yüce kitabımız kuranı kerim de geçiyor.
Taha suresinde, Hz Musa ve firavun arasında geçen konu anlatılmakta.
Hani Firavun sahip olduğu zenginlik ile bütün halka eziyet ediyor. Kız çocuklarını diri diri gömdürüp, erkek çocuklarını ise öldürüyor. Hz musa doğduktan sonra annesi korkup, hz musa yı bir beşiğe koyup, Allahın ilham etmesi ile nehire bırakıyor.
Sonra firavunun eşi, Hz musayı bulup, firavuna bu çocuğa biz bakalım diye ikna ettikten sonra alıp saraya götürüyor.
Allahu teala, firavunun sonunu firavunun kendi elleri ile hazırlıyor. Daha sonra hz musa büyüdükten sonra saraydan ayrılıyor ve peygamberliğe ulaşacağı süreci yaşadıktan sonra…
- Allah’ın vahiy etmesi ile onu firavuna gönderip, Azgınlığından vazgeçmesi için uyarıyor.
- Firavun kibirleniyor ve süreç hz musayı yakalayıp öldürmek istemesine kadar gidiyor.
- Sonra denizin yarılması ve firavunun gerçeği geçte olsa anlayıp kurtulamaması ile sonuçlanıyor.
Elbette bu süreçte Allah hz musaya yardım edip, gerçek samimi kullarının yola gelip kurtulmasını sağlayarak, kötüleri ve zalimlerin tamamını firavunla birlikte helak ediyordu.
İşte bu konu bizim yaşadıklarımıza çok benziyor.!!
Osmanlı yıkıldıktan sonra dünyadaki masum halkın hakkını savunacak hiç kimse kalmadı.
- Firavunlar dünyayı ele geçirip, gittikleri her yerde millete kan kusturup boyunduruk altına aldılar.
- Onlara boyun eğen ve onlar için çalışan herkese rahat bir hayat yaşatırken, kendisinden olmayan herkese zulüm ettiler.
- Milletin yediğine, içtiğine, giydiğine. İnancına ve kültürüne, kısacası kendi istedikleri dışındaki her şeyine karıştılar.
- Bu öyle bir noktaya ulaşmıştı ki, artık aile planlaması adı altında milletin neslini tüketmeye kadar varmıştı.
- Halkı hastalıklara mahkum edip, ilaçlara muhtaç bırakarak, lazım olan ilaçları bile milletten esirgiyorlardı.
- Hastalar yaşlı yada yaralı, acil veya kanamalı fark etmeksizin hastane kuyruklarında ölüme terk edilmişti.
- Hastane koridorların da, buz gibi betona serilen battaniyeler ile ölüm dilenen hastaların feryatları yankılanıyordu.
- Rehin kalanlar, yada hastaneden kaçanların haberleri izlenirdi ekranlardan.
- Üstüne birde emekli maaşını almak için günlerce banka kuyruğunda bekleyen yorgun ve yaşlı bedenlerin dayanamayıp devrilişi konu olurdu haberlere.
- Sonra…
- susuzluk,
- patlayan çöp dağları.
- Üstüne birde okula gitmek isteyen kız öğrencilerin, başından çekip alınan başörtüleri ve yaka paça polis tarafından okuldan atılmalarını izlerdik.
- Soğuk kış günlerinde, soba dumanlarından oksijen solumaya fırsat kalmazdı.
- Üstüne birde elimizde bizim olan her şeyi, faizi ile bir gecede teslim ederdik firavunlara.
Daha nice çilemiz vardı hatırlanmayı ve anlatılmayı bekleyen. Kabul edelim ki firavunlar dan çok çektik ve bir gün allah’ın bize yardım edeceğinden ümidimizi kesmedik. Nitekim Allah mazlumlara acıdı.
- Hz musa mizaçlı bir kulunu gönderip, onun hamurunu alim ve salih kullarının elleri ile yoğurarak firavunların sarayına soktu ve teslim etti.
- Firavunlara kendi elleri ile ona bakıp büyütmelerini ve mazlum kullarının yolunun açılmasını sağladı.
- Şimdide onu firavunların başına musallat olması için uyarıcı olarak güçlendirip karşılarına çıkardı.
Dünya 5 ten büyüktür ve dünyanın kaderi, iki kişinin dudakları arasından çıkacak kelimelere bağlı olmamalı diye firavunları uyarırken, mazlum halk uyanıyor ve gerçeği görüyor.
Adalet ve eşitlikten bahsederek uyandırdığı halkın her şeyi sorgulamasını sağlıyor.
İnanç özgürlüğü ve insan haklarının uydurulmuş demokrasiler ile değil, milletin iradesi ile mümkün olacağını söyleyip firavunları iyice köşeye sıkıştırıyor.
Kardeşlerim işin kısacası… Allah zalimlerin cezasını, mazlumların eli ile vermek istiyor.
Bunun için herkes tarafını seçecek ve ona göre sonunu belirleyecek.
Elbette yükü sadece bir kişiye yüklemeyeceğiz, koyun olup güdülmeyeceğiz. İrademize sahip çıkıp, inandığımız dava uğruna bize yol gösterenler ile omuz omuza yürüyüp onlara yardım edeceğiz.
Biz firavunların safında durup, akılsızca ve şuursuzca yaşayanlardan olmayacağız.
Biz zalimlere karşı mazlum olmayı tercih edip, Allahın rızası için çalışacağız.
Bizi ne firavunların orduları, nede sahip oldukları iktidarları korkutmuyor.
Bizi Allah’ın gazabı ve zalimler ile birlikte helak etmesi korkutuyor. Amacımız kimseye kutsiyet atfetmek değil, Allah’ın rızasına talip olup doğru yolda ilerlemek için gerçekleri hatırlatmaktır.
Elbette herkes yaptığı tercih ile sonunu belirleyecektir.
Rabbim bu çetin sınavda münafıklar ve zalimler ile aramıza engel koyup aramızı açsın.
Aklımıza mukayet olsun.
İrademize güç versin.
İşimizi kolaylaştırsın ve kutlu ordunun birer neferi olmayı nasip edip muzaffer eylesin İnşAllah.
Sosyal Medya Tespitleri – Analizleri
Şamil Efrahim Süleymanoğlu
ANKA Analiz